Kamuda çalışan uzman hekimlerin büyük çoğunluğunun özel sağlık sigortasına ihtiyaç hissettiği sağlık sektörümüzde normal vatandaş kamuya ait hastanelerden hizmet alamama noktasına gelmişse elbette bu bakanlık listenin başında düşünülebilir. Ama benim listemin başında daha göreve başladığının ilk haftasında Türk milletinin hassasiyetlerine ters gelen açıklamalarda bulunan, okullarda ilmi – bilimi esas almayan Milli Eğitim Bakanını alırım. Çünkü;

Ülke siyasetine az buçuk ilgisi olanların “AK Parti neden kaybetti, seçmenin feraseti” muhabbeti son günlerde yerini “hangi bakanlar gidiyor” bakan totosuna dönmüş durumda.

AK Partinin 31 Mart seçim yenilgisinin faturası bir yerlere tahvil edilecek ya…

İki adres var, il-ilçe başkanları ve bakanlar.

Yerel teşkilatlar tamam da tek adam dönemi ile beraber pek bir kıymeti harbiyeleri kalmayan, bugün sokağa çıkıp eli kalem tutanlara dahi sorsak büyük çoğunluğunun isimlerini dahi bilemeyecekleri bakanları sandıktan sorumlu tutmak, ne derece doğru olabilir ki!

Dahası sayın Erdoğan’ın kabinesinin kaç bakandan oluştuğunu da çoğumuz 31 Mart seçim çalışmaları esnasında medyanın “17 bakanla kabine, Murat Kurum için İstanbul’u arşınlıyor” manşetlerinden öğrendik!

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bakanlar seçimle değil Sayın Cumhurbaşkanının ataması ile genelde seçmen nezdinde, kamuoyunda bilinirlikleri olmadan makama getirildiklerinden çoğunun isimlerini bilmediğimiz gibi ülke yönetiminde pek bir yetkileri veya etkileri yoktur!

Ama usuldendir özellikle alınan olumsuz sonuçların ardından “mesajı aldık, yeni bir döneme geçiyoruz” mottosuyla camiaya, hedef kitleye mesaj vermek, heyecanlarını yükseltmek için değişiklikler hep yapılır. Sayın Erdoğan’da bunu sık sık yapar, kendi kabinesini ara ara yeniler. Bugünlerde de kabinesinde ciddi değişlik yapması bu yüzden bekleniyor, hatta gecikildiği konuşuluyor!

Kamuoyunda ilk dile getirilenler; Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadır Uraloğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Göktaş ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan.

Her birinin bakanlık icraatlarının vatandaşa yansımasının yerel seçimlere olumsuz etkileri ve seçimlerin kaybedilmesine neden oldukları dile getiriliyor.

Ben salt bu pencereden değil, görevden alınma ya da moda deyimle “görevden af edilmelerin” bakanların seçim bölgelerindeki başarısızlıkları ile daha çok ilişkilendirmenin doğru olacağını düşünüyorum. Yerel seçmenin, özellikle sandığa gitmeyen seçmenin bu yolla gönlünün alınabileceği daha rasyonel geliyor bana.

Örneğin Rize’deki başarısızlığın faturası Spor Bakanı Bak’a kesilirse kabinedeki yerel dengeleri sağlamak açısından Rizelinin yatırım alamamaktan muzdarıp olduğu boşalacak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı için Çayelili Karaloğlu’na kapı aralanarak seçmenin gönlü alınabilir.

Aslında bu noktada enteresan bir durumda söz konusu. Makamlarında veya seçim bölgelerinde başarısız olan Sayın bakanlar 31 Mart seçim sürecinde kendi illerinden çok daha fazla mesaiyi İstanbul’da AK Parti’nin İBB Başkan adayı Murat Kurum’a destek için yapmışlardı.

Ayrıca bakanlar İstanbul seçimlerine odaklanınca kendi memleketlerinde seçim kaybedildi ya da oylar düştü yaklaşımı da çok göreceli. Zira seçim sürecinde ve sandıktan çıkan sonuçlar üzerine yapılan analizlerde; tek adam yönetim anlayışının ülkede adaletten israfa, liyakatten Suriyeli nüfus popülasyona, MB nin faiz git gellerinden hazinenin boşalmasına, ucu kaçan enflasyona, TUIK’in rakamlarında olduğu gibi kamu otoritesinin güvenirliğinin zedelenmesine, siyasal İslam’ın endişe yaratır konuma ulaşmasından sağlık ve eğitim gibi temel konularda gelinen nokta ile nihayetinde emeklilerin üzerini çizmesinin etkili olduğunda birleşiliyor.

Bu yaklaşımla 31 Mart’ seçim sonuçlarını AK Parti seçmeninin tepkisel olarak sandığa gitmemesi, hükümetin uygulamalarından ülke ve millet adına endişelenen İYİ Parti ve DEM seçmeninin kendi partisi yerine reyini sandıkta CHP ye “emanet” vermesi olarak okuyoruz.

Bu fotoğrafın ışığında sadece kamuoyunda çokça isimleri dillendirilen bakanların görevden alınması veya af taleplerinin kabul edilmesi kamuoyunu tatmin etmeyecektir.

Kamuda çalışan uzman hekimlerin büyük çoğunluğunun özel sağlık sigortasına ihtiyaç hissettiği sağlık sektörümüzde normal vatandaş kamuya ait hastanelerden hizmet alamama noktasına gelmişse elbette bu bakanlık listenin başında düşünülebilir. Ama benim listemin başında daha göreve başladığının ilk haftasında Türk milletinin hassasiyetlerine ters gelen açıklamalarda bulunan, okullarda ilmi – bilimi esas alacak müfredatla çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak uygulamalar yerine Arap örf ve ananelerini esas alan modellemeler yapan, bugünlerde de bilmem kaçıncı kez “yeni müfredat” söylemleri ile endişelerimizi artıran Milli Eğitim Bakanı yer alır.

Yine makamlarında kaldıkları sürece söylem ve davranışlarıyla Sayın Cumhurbaşkanına da zarar veren üst düzey bazı bürokratlar değişim listesinde yer alsın isterim. Örneğin makamına dolaysıyla İslam’a günlük siyaseti bulaştıran, basına çok sık malzeme olan AK Parti seçmeninin de tasvip etmediği Diyanet İşleri Başkanı ile futbolumuzun marka değerini yerle bir eden Futbol Federasyonu Başkanı…

Recep Ali Aksoylu / 29 Nisan 2024